Ülkemizde her gün bir kadın cinayeti haberine daha uyanıyoruz. Ancak, bu hikaye sıradan bir cinayet hikayesi değil; bu, Sena'nın yardım çığlığıdır. Sena, yaşadığı olay sonrası hayatını korumak için mücadele verirken, "Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum" diyerek, toplumda farkındalık yaratmaya çalışıyor. Sena'nın hikayesi, sadece kendi yaşamıyla sınırlı kalmayıp, tüm kadınların karşı karşıya olduğu zorlukları da gözler önüne seriyor. Bu yazıda, Sena'nın hikayesini derinlemesine inceleyecek ve kadın cinayetlerini önlemeye yönelik toplumsal duyarlılığı artırmayı hedefleyeceğiz.
Sena, 25 yaşında genç bir kadın olarak hayata dair büyük hayalleri olan bir bireydi. Ancak, hayatındaki karanlık dönem, eşinden gördüğü fiziksel ve psikolojik şiddetle başladı. Bu durum bir süre sonra dayanılmaz bir hal alarak Sena’nın yaşadığı travma ve korkunun boyutunu artırdı. Öncelikle kendi hayatını kurtarma çabası içine giren Sena, maruz kaldığı şiddetin sadece kendisine değil, çevresindeki kadınlara da ne denli yanlış bir mesaj verdiğini fark etti. Bu nedenle, "Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum" diyerek, bu zihniyete karşı duracağını dile getirdi. Her ne kadar yıllarca görünmez bir savaş vermiş olsa da, artık sesi duyulmak istiyordu.
Sena'nın hikayesi, kadın cinayetlerine karşı durmak ve toplumsal bilinç oluşturmak için bir çağrıdır. Onun başından geçenler, sadece kadına yönelik şiddet mağdurlarının yaşadığı çileyi değil; aynı zamanında bu sorunun toplumsal bir hastalık olduğunu da gözler önüne seriyor. Bu nedenle, Sena, sosyal medya platformları aracılığıyla kendi hikayesini paylaşmaya karar verdi. "Belki benim hikayem birinin canını kurtarır" umuduyla başladığı bu yolculuk, hızla bir kampanyaya dönüştü. Herkesin, bu konuda nasıl bir algı oluşturması gerektiğini sorgulamasını sağlamak için elinden geleni yaptı. Kendi yaşadığı sancılı sürecin bir gün başka bir kadının maruz kalmaması için topluma ilham kaynağı olabileceğini düşündü.
Sena’nın hikayesinin ardından, toplumda farkındalık oluşturmak gerektiği bir gerçektir. Kadın cinayetlerinin önlenmesi için yalnızca bilgilendirme değil, aynı zamanda eğitim, önyargıların yıkılması ve güçlü bir destek ağına ihtiyaç vardır. Konuyla ilgili yapılan araştırmalar, kadınların maruz kaldığı şiddetin kökeninin toplumda kökleşmiş olan cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Bu noktada, toplumun her kesiminin üzerine düşen çok önemli görevler bulunmaktadır. Sena’nın örneğinde olduğu gibi, daha fazla kadın, yaşadıklarıyla sesini yükseltmeli, dayanışma içerisinde olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, her kadının yaşamı değerlidir ve bu yaşamı koruma görevimiz hepimizin sorumluluğudur.
Sena, toplumun gözünde yalnızca bir istatistikten daha fazlası olmak istiyor. Sesinin duyulmasını, hikayesinin toplumda bir değişim yaratmasını arzuluyor. "Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum" ifadesindeki kararlılık, aslında her kadının sahip olduğu bir iradedir. Bu irade, kadınlara yönelik şiddetin sona ermesi için bir umut ışığı olabilir. Gelişen sosyal medyanın gücünü de arkasına alarak, Sena ve onun gibi birçok kadın, dertlerini ve taleplerini dile getirmeye başladı. Bu durum, kadın cinayetlerine karşı her gün biraz daha fazla ses yükseltilmesini sağlıyor. Kadınların ayakta kalması ve yaşama tutunması için toplumsal dayanışmanın olması ve seslerinin duyulması elzemdir.
Sonuç olarak, Sena ve onun gibi birçok kadının yaşadığı şiddet hikayeleri, toplumda bir değişim yaratmak için önem taşımaktadır. Kadın cinayetlerine karşı verilen bu mücadelenin sürdürülebilir olması ve toplumsal duyarlılığı artırmak adına herkesin üzerine düşeni yapması gerekmektedir. Sena'nın "Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum" sözü, genç kadınların yaşamlarını korumak adına verdiği mücadelede bir slogan haline dönüşebilir. Bu nedenle, kadın cinayetleri ve şiddete karşı durmak, yalnızca bir kadın meselesi değil, tüm toplumun meselesidir. Bu sorunun üstesinden gelmek, karşılıklı anlayış, destek ve dayanışma gerektiriyor. Unutmayalım ki, her genç kadın, yaşama hakkına sahiptir ve bu haklarının korunması hepimizin sorumluluğundadır.