İsrail'in eski Başbakanı Benjamin Netanyahu, yolsuzluk suçlamalarıyla ilgili başlayan mahkeme süreci kapsamında yapılan çapraz sorgulamada dikkat çekici bir performans sergiledi. Netanyahu, sorgulama boyunca "hatırlamıyorum" cevabını tam 1788 kez tekrar ederek, duruşma salonundaki heyecanı artırdı. Bu durum, hem ülke içindeki hem de uluslararası alandaki gözlemciler tarafından mercek altına alındı. Ülkedeki siyasi gerilimlerin arttığı bir dönemde, Netanyahu'nun bu stratejisi sorgulanmaya başlandı. Peki, Netanyahu'nun bu tekrarlayan yanıtlara neden ihtiyaç duyduğu ve bunun arkasındaki olası motivasyonlar neler?
Benjamin Netanyahu, 2020 yılından bu yana yolsuzluk suçlamalarıyla karşı karşıya. Eski başbakan, görevi süresince yapılan bazı mali işlemler nedeniyle çeşitli yargılamalarla yüzleşiyor. Bu davalar, İsrail'in siyasi arenasında büyük bir tartışma konusu haline geldi. Netanyahu'nun avukatları, müvekkillerinin suçsuz olduğunu ve yargı sürecinin siyasi bir komplo olduğunu iddia ediyor. Öte yandan, mahkemede yaptığı savunmalar sırasında fraktal gibi karmaşık bir dile sahip olan Netanyahu, sıkça "hatırlamıyorum" yanıtını vererek dikkatleri bu çelişkili savunmanın üzerine çekti.
Netanyahu'nun "hatırlamıyorum" cevabını bu kadar çok kullanmasının arkasında, bellek bozukluğu ya da psikolojik bir durum olmadığı söyleniyor. Aksine, bu durumun, kendisi ve yandaşları arasında oluşturulan bir stratejik iletişim biçimi olduğu düşünülmekte. Mahkeme sürecinde her bir hatırlamama durumu, çıkarılan iddialara karşı kendini koruma çabası olarak yorumlanıyor. Bu bağlamda birçok analist, Netanyahu'nun bu tavrının, yargılama sürecinin çalkantılı doğası ve siyasi gündemin değişkenliği ile nasıl örtüştüğünü araştırıyor.
Netanyahu'nun "hatırlamıyorum" deme eğilimi, yalnızca mahkeme süreçlerini etkilemekle kalmadı; kamuoyunda da büyük yankı uyandırdı. Bazı destekçileri, bu tepkilerin Netanyahu’nun siyasi stratejisinin bir parçası olduğuna inanarak, eski başbakanı savunma konumuna getirmişlerdir. Diğer yandan, muhalefet partileri ve çeşitli sivil toplum kuruluşları, bu davranışları "hesap vermekten kaçınma" olarak nitelendirerek eleştirmekte. Bu durum, toplumda kutuplaşmayı artırabilir ve Netanyahu'nun siyasi kariyerine uzun vadede zarar verebilir.
Ek olarak, Netanyahu'nun sürekli olarak geçmişi hatırlamaması, genç seçmenler ve gelecekteki siyasi adaylar için de bir ders niteliği taşıyor. Mahkeme salonlarındaki bu tür bir tavır, toplumun güvenini zedeleme potansiyeline sahip. Ülkede daha önceki yolsuzluk skandallarını gün yüzüne çıkartan bu tür davalar, halkın siyasete olan güvenini sarsmakta. Sonuç olarak, Netanyahu'nun mahkemelerdeki tavırları sadece kişisel bir savunma arayışı değil, aynı zamanda geniş bir toplumsal dönüşümün de habercisi olabilir.
Özetlemek gerekirse, Netanyahu'nun "hatırlamıyorum" yanıtını bu denli yüksek bir frekansta vermesi, hukuki açıdan çokça tartışılacak bir mesele olmanın yanı sıra, sonraki siyasi süreçler için de etkili olabilecek bir strateji olarak değerlendirilmektedir. Ülkenin siyasi tarihi açısından bu durum, belki de yargının işleyiş biçimini ve sorumluluk duygusunu sorgulatan önemli bir örnek olarak kaydedilecektir. Gelişmeleri takip etmeye devam edeceğiz.